Bıçak sırtı yaşayan herkes kavgayla başlar güne
Adâlet yok!! Bir "adam" başına en az üç yavşak düşer
Üçer beşer devirsen bile bi' sert cisimle yerdesin
Kimse elini tutmaz; insanlık ölmüş, bak maktüle
Kayıt dışının en başında uyuşturucu satışı var
Şahlar bugün de piyonlarla zehri sokağa dağıtıcak
Bardan kaldırdığın o hâtun şeytanın ta kendisi
Bedeninden rûhunu çekip alcaklar, AYIL ULAN!!
Üçlü sararlar, çekersin; ilk başında hoş gelir
Yerden kesilir ayağın fizik kurallarını boşverip
Derken haplanırsın ya da burun deliklerinde toz
Sonunda müptelâsın işte, dostum; iyi bi' bok yedin!!
Tinercilere gider yapma, paran yoksa canın var
Küçük çocuk, elinde bıçak; paradoksa bakın yâ!!
Salıncakta sallanıcak elinde paslı sustalı
Şehr-i İstanbul'un en ücrâ arka sokaklarında..!
Ömürler sönüyor senin çıkmaz yollarında
Çocuklar büyüyor o şefkâtli(!) kollarında...!!!
İstanbul eşsiz silüetiyle sırtlıyor gün batımını
Gelen geceyse örtüyor bu şehrin bütün ayıbını
Sabaha karşı gelişim aslen âşikar bi' muammâ
Bi' sokaklar bilir ve bir de yanıp sönen sarı ışık
Uykusuzluk çâresiz bir hastalık misâli bende
Duygusuzluk had safhâda küfürbaz ilâhilerde
Ne zaman insan içine çıksam sinirim oynuyor
Ve kan bürüyor gözümü, önüne çekiliyor siyah bi' perde
Bi'çok yerde insanlık iflâsı beyân etmiş
Bilmez belki pek bi' kimse, adım başı kerhâneymiş
Park ve sâhiller önsevişmenin "pâyitaht"ı
Bunun adı "modernizasyon" değil, resmen rezâlettir
Dinle İstanbul!! Tiksiniyorum ben insanından
Yine de aşığım ve seviyorum seni temiz yanınla
Ne kadar kirlensen de bir yarın hep bembeyaz
Bin tâlibinden hiçbirine yâr olmamış gelin tadında..!