Nemli bi' kibritle sigara yakma çabasıyım
Paralel evrenimde "otuz altı" çocuk babasıyım
Bir yetimin babasından kalma yamalı abasıyım
Mandalina kokan çocukluğumda kömür sobasıyım
"Andımız"la tek ses olan bir ilkokul sırasıyım
Yasak da olsa velîden istenen karne parasıyım
Kalorifer kazanlarında yanan kömür karasıyım
Mahâlle maçını başlatan bi' demir paranın turasıyım
Arka bahçelerin incir ağacı dikili tarafıyım
İzbe bir inşaatta bulunan Kral dergi parafıyım
Ezberim kuvvetli, telefon rehberinin sahafıyım
Mahâlle kültürüyle modern zamânın tam Araf'ıyım
Alıştığı bi' sokağı terk eden çocuğun tasasıyım
Eşyâların yığıldığı bir kamyonetin kasasıyım
Ortaokul sıralarında sınıfımın en kısasıyım
Bir saatlik yollarda yürüyen öğrencinin posasıyım
Suyla dolan, altı delik ayakkabının tabanıyım
Bi' garibanın en az üç beden büyük gelen kabanıyım
Okul kütüphânesinden çalınmış Steinbeck romanıyım
Takım giyince efelenen o "Deli Yürek" zamânıyım
Hırsızlıkla suçlanan bi' mâsumun gıyâbıyım
"Ucuz" denip içilen köpeköldüren şarâbıyım
Sarhoşluğunu reddeden bi' berduşun hicâbıyım
Küçük bi' kâlpte bi' çift elâ gözün inkılâbıyım..!
Düşler mâvi gökyüzüne hasret
Karanlıklara batmış rûhun sorgusu bitmez
Söyle; kimim ben..?!
Otuz bin kandili üfleyip söndüren bi' depremim
Ve hayâllerine kan doğrayan on binlerce artçısı
İçine ağlayan bi' gencin gönlündeki mahremim
Yırtık bi' mektup okundukça rûha vuran kamçısı
İşçilerin köleliğiyle kurulmuş bedestenim
Bütün atölyeyi bir anda işgâl eden yangınım
Nefes kesikliğinde ölüme göz dikip bakan benim
Kuyumcu tezgâhından sokağa savrulan bir altınım
En büyük suçu okuldan kaçmak olan ergenim
Sâhil boyunca turlayan ve durmayan ayaklarım
Yavan pideyle yol üstünde iftar edenlerdenim
Bi' otobüsün son koltuğunda düşer gözkapaklarım
Sarayburnu'ndan Boğaz'ı selâmlayan heykelim
Her vapurun fahrî yolcusu olan bi' martıyım
Kimi zaman boşvermeyi düstur bilen bi' tembelim
Kimi zaman hayâtın yükünü sırtlanan bi' tartıyım
"Dış hatlar-geliş"te uyuyakalan bi' değnekçiyim
Güzel bi' kadının belini saran cılız bir prangayım
Ayaz kokan İstanbul sokaklarında bekçiyim
Köprü üstünde burun kırıp baş yaran kavgayım
Babamın göğsüne ansızın saplanan kâlp kriziyim
Ecel teriyle ıslanan gecenin buruk siyâhı
Güneş batarken daha da aydınlanan Ege Denizi'yim
Rakıyı buzla demleyenlerin yegâne günâhı..!
Düşler mâvi gökyüzüne hasret
Karanlıklara batmış rûhun sorgusu bitmez
Söyle; kimim ben..?!
Majör depresif bir adamın minör alkôl komasıyım
Ölen sevdiceğinin ardından dinmeyen gözyaşı
Büyük bi' yüreğin küçücük bi' acıya dayanamamasıyım
Nereye dikildiğini dahi bilmediğim mezar taşı
İçten içe dertlenip çöken bi' müzmin hastayım
Âcil servis sedyesinde bağlanan kan torbası
Başımda duran annemin kaşık vurduğu tastayım
Bulaşık suyundan hâllice hastâne çorbası
Morga giren cesetlerden biraz daha canlıyım
Hiç dinlenmeyen şarkıların tanınmayan sâhibi
"Hak ettiğin yerde değilsin" dedirten zanlıyım
Tek kişilik savaşların hem yenik hem gâlibi
Arkasından konuşulup da yüzüne gülünen aynayım
Donuk bakışların altında duran sahte tebessüm
Güz zamânı uzak diyarlara seğirten turnayım
Ağlamaklı bir ezgiyle dile gelen bi' terennüm
Münzevîyim, mikrofon başında inzivâdayım
Bi' taşla en az on dört kuşu indiren bir avcıyım
Pavlov'un köpeklerini hırlatan intifâdayım
"Piyasa" denen suç örgütüne dâvâ açan savcıyım
Sarının lâciverdi, kırmızının beyazıyım
Dut ağacının üstünden bakıyorum ömrümün seyrine
Büyük bi' şehrin gettosunda susanların avazıyım
Şükürle başlarım güne ki "bugün ölmedim yine"..!
Düşler mâvi gökyüzüne hasret
Karanlıklara batmış rûhun sorgusu bitmez
Söyle; kimim ben..?!