Nemlidir gözüm, kıdemlidir kalem; yazar durur
Önemlidir; kelâmın kadri bilinmezse susturur
Demlidir yürek, her soluk alışta kan kusturur
Kendim için saklarım çekmecemde son kurşunu
Kazandığımı onla çarp ki hak ettiğimi bulasın
Bu nasıl iş?? Nası' bi' sistem?? Nası' bi' hak??
Nasıl adâlet?? Nası' bi' yargı?? Nası bi' algı??
Asılı kaldım üç ayaklı dar bir ağaçta
Zahmet etme, kendi ipimi kendim çekerim
Emr-i hak vâkidir; ölüm, hayâtın tâkibinde
"Gâlibim" sanarken yenik sayılacaksın akabinde
Devrilen bir âlemin altında kaldığında beden sus
Sükûtun tatlı hoşluğunda çekilecektir ruh
Görüyorum ki korkuyorsun zuhurdan
Büyürken göz bebeklerin, nefesler iyice sıklaşır
Uzuvlarında istemsizce titreşen bi' korku var
Kulakların gâipten gelen çığlıklarla sırnaşır..!
Eyvah!! Bitti ömrün
Bi' paslı orakla deşildi göğsün aman
Eyvah!! Ecinni döndü
Kemiklerinden bi' zincir ördü sana...!!!
Şafak söküklerini diker, güneş terzidir
Elinde bi' yüksükle gezer bütün gün, etinde iğneler
Pıhtılaşan umutları tükürdüğünde biter gün
Usulca kaçıp saklanır gecenin şerri çökmeden
Gözlerin açık ve lâkin beden sende değil
Sesin kesik, gücün bitik; damarların çatlıycak gibi
Ve kâlbin son hız rayda akan kudurmuş bi' lokomotif
En çok ürktüğün sûretler yanıbaşında durabilir
Öfkeni korkunla karıp gırtlağından aşağı dök
Soluk borunda kıyâmet kopunca karanlığımı gör
Uyu ve öl; kuru bi' çölde gövdesinden arınmış bi' ruhsun
Kendi cesedin orda yatıyo', kefeni ört
Uyur muydun hiç bi' daha uyanmıycağını bileydin??
Ölüm meleğinin tırpanı şu anda daha bi' bileyli
Her an çekip vurur başından umutsuzluk silâhı
Yutkun haydi, son nefes bu; söyle, kimdir İlâh'ın..?!