Oturdum, düşündüm, sebep ne neden?
Kızıla değil de, ala kıydılar.
Bazen Yunus, bazen Yavuz`ca giden,
Yolcuya kıydılar, yola kıydılar.
İlâhi bir aşkla tütüp dururken,
Ateşinde kızıl küfür erirken,
Işığı yarına müjde verirken,
Ocağa, ateşe, küle kıydılar.
Bu söz yeni değil söylenmiş önce,
Diken yaranırmış deveye anca,
Deve çobanından bağban olunca,
Dikeni bırakıp güle kıydılar.
Allah için biri gerçeği görüp,
Dökmedi zehrin tasını kırıp,
Üstelik zehiri süngüyle sürüp,
Ne tuhaf değil mi, bala kıydılar.
Baba evladına kıyar sanmazdım,
Zaten kıyan el olsaydı tınmazdım,
Önceden kıysalar yine yanmazdım,
Zafere bir adım kala kıydılar
Ahte vefa var ya; umutmuş gardaş,
O umut ki bizi uyutmuş gardaş,
Baltalar sapını unutmuş gardaş,
Ormana, ağaca, dala kıydılar
Çekilenler hayalimde yadımda,
Anlatmakla bitmez iki adımda,
Kırkdört`den seksen`e hesapladımda,
Otuzaltıbuçuk yıla kıydılar.
İnanan ne zaman olmuş ki mağlup?
Kıysalarda biziz yarin ki galip,
Lâkin oynunu oynadı "salip"
Uşakları üç hilale kıydılar.
Bu gerçeği Arif olan söylüyor,
Kıyanın kurduğu pilan söylüyor,
Kim derse ki; gaflet, yalan söylüyor,
Bunlar bize, bilee..bile kıydılar