Ummadığım bi' anda geldi beklenen misâfirim
Ve belki ben de tebessümle beklenen misâfirim
Çocukluğumda yürüdüğüm bahar kokan ağaçlı yollar misâli
"Soldu" dediğim umutlarım tâzelendi
Gün doğmazdan evvel tattık en derin karanlığı
Sevinçle parlayan bi' damla gözyaşım teninde kaldı
Senden çaldığım ışıkla göğün yüzünü ağarttım
Bi'kaç tutam hüznüm vardı, bir çekimlik dumana saldım
Adımlarımız hızlanırken zaman dursa pili bitip
Ve yâhut Tanrı kıyâmeti ağırdan alsa bizim için
İzin verirsen gözlerinde dinlenicem bir ömür
Sarıldığında tükenecektir uykularıma direnişim
Dile gelir damarda kan; bak, hem de çığlık çığlığa
Sanki her bir hücremin sayıklayan bi' kâlbi var
Şiirlerimle doldurup kadeh kaldırdım sağlığa
Bir küçük kadıncığın sol gamzesinde kâinat..!
Yanında huzuru buldum
Ucunda ölüm bile olsa bırakmam
Ayırmam, gözümün önünde dursun
Gel hadi, durma...!!!
Eylül sabâhı demlenen şu deniz kadar sâkinim
Sevmek biter günüm geceyle bıraktığında tâkibi
İlâhi bir paletten önce gök kubbeye akar
Ve sonra şeffaf suları inceden boyar pırlanta mâvisi
İncilerini dökerken güneş, deniz kıpırdanır
Rüyâsından uyanmış bebek edâsıyla nazlanır
Rast makâmından dem vurup terennüm eyler serçeler
Işığa meftun günebakanlar bambaşka bir hazdadır
Pencerenin pervazında dinlenirken rüzgâr
Bir serinlik asar yüzünü; çünkü ufuklarda güz var
Oysa zamandan âzâdeyiz, her ayrılıkta kış çöker
Her ellerine sığındığımda baştan alır baharlar
Senle geçen zaman sanki cennetten bir sahnedir
Günahlarımdan örülmüş duvarlarımda yansıyan
Ömrüm boyunca dolmasın bu mutluluğun vâdesi
Öyle bir rüyâ ki bu uyursam bi' daha kalkamam..!