Elinin arkasında güneş duruyordu
Aylardan kasımdı üşüyorduk
Ağacın biri bulvarda ölüyordu
Şehrin camları kaygısız gülüyordu
Her köşe başında öpüşüyorduk
Sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
Omuzlarımıza çoktan çökmüştü
Kesik birer kol gibi yalnızdık
Dağlarda ateşler yanmıyordu
Deniz fenerleri sönmüştü
Birbirimizin gözlerini arıyorduk
Sisler bulvarı'nda seni kaybettim
Sokak lambaları öksürüyordu
Yukarıda bulutlar yürüyordu
Terkedilmiş bir çocuk gibiydim
Dokunsanız ağlayacaktım
Yenikapı'da bir tren vardı
Sisler bulvarı'nda öleceğim
Sol kasığımdan vuracaklar
Bulvar durağında düşeceğim
Gözlüklerim kırılacak
Sen rüyasını göreceksin
Çığlık çığlığa uyanacaksın
Sabah kapını çalacaklar
Elinden tutup getirecekler
Beni görünce taş kesileceksin
Ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
Sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklam
Islak kaldırımlar parlıyordu
Durup dururken gözlerim doluyordu
Bir bardak şarapta kayboluyordum
Gece bekçilerine saati soruyordum
Evime gitmekten korkuyordum
Sisler boğazıma sarılmışlardı
Bir gemi beni Afrika'ya götürecek
İsmi bilmiyorum ne olacak
Kazablanka'da bir gün kalacağım
Sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
Kırmızı melek şarkısından bir satır
Lodos'tan bir satır yağmurdan iki
Senin kirpiklerinden bir satır
Simsiyah bir satır hatırlayacağım
Seni hatırlatanın çenesini kıracağım
Limanda vapurlar uğuldayacak
Sisler bulvarı'nda bir gece haykırmıştı
Ağaçları yatıyordu yoksuldu
Bütün bir sonbahar ağlamıştı
Ağlayan sanki İstanbul'du
Öl desen belki ölecektim
İçimde biber gibi bir kahır
Bütün şiirlerimi yakacaktım
Yalnızlık bana dokunuyordu
Eğer sisler bulvarı olmasa
Eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
Sabah ezanında yağmur yağmasa
Şüphesiz bir delilik yaparım
Hiç kimse beni anlayamazdı
On beş sene hüküm giyerdim
Dördüncü yılında kaçardım
Belki kaçarken vururlardı
Sisler bulvarı'nda geçmediğim gün
Sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
Yağmurun altında yalnızım
Ağzım elim yüzüm ıslanıyor
Tren düdükleri içiçe giriyorlar
Aklımı fikrimi çeliyorlar
Aksaray'da ışıklar yanıyor
Sisler bulvarı ayaklanıyor
Artık kalbimi susturamıyorum