Listen to each drop of rain (listen listen)
~Yağmurun her damlasını dinle (dinle dinle)
whispering secrets in vain, (listen listen)
~Boş yere sırları fısıldıyorlar
Frantically searching for someone to hear their story before they hit ground.
~Telaşla, yere düşmeden hikâyelerini dinleyecek birilerini arıyorlar.
Please don't let go!
~Lütfen gitmesine izin verme!
Can't we stay for awhile?
~Biraz kalamaz mıyız?
It's just too hard to say good-byeeee.
~Sadece hoşça kal demek çok zor.
Listen to the Rain!
~Yağmuru dinle!
Listen listen listen ... to the Rain
~Dinle dinle dinle...yağmuru
Weeping...
~Gözleri yaşlı...
I stand alone in the storm.
~Fırtınanın içinde yalnız ayakta duruyorum
Suddenly sweet words take hold:
~Aniden tatlı kelimeler tutuyor:
"Hurry!" they say, "for you haven't much time!
~''Acele et!'' diyorlar, ''senin için fazla vaktimiz yok!'"Open your eyes to the love around you;
~Gözlerini etrafındaki aşka aç
"you may feel you're alone,
~''Yalnız olduğunu hissedebilirsin'"but I'm here still with you.
~''Ama ben hala seninle, buradayım
"You can do what you dream,
~''Hayal ettiğini yapabilirsin
"just remember to
~''Sadece hatırla
Listen to the Rain."
~Yağmuru dinlemeyi'
Oooh…