Câhil Edebiyâtı yapıyorum, ezberci değilim
Hangi şair hangi şiiri yazdı; hiçbi' zaman bilmedim
"Falancanın kalemi bu" demem bi' dizeyi okuduğumda
Feyzi gökten aldığımdan üstâdıyım kendimin
Rengim biten bir mumun dibinde biriken tortu beyazı
Hayâller Bodrum'un yazı, hayâtlarsa Sivas'ın ayazı
Öğrenilmiş çâresizlik ve biraz depresiflik
Ben buyum, cancağızım; mevzu derin, doldur bardağı
Ihlamur kokan yaz akşamlarına sor beni
İlk defâ sarıldığımız ağacın yanına bırakmışım gölgemi
Seninle geçen her dakîka ezgisiz bi' melodram
Dudaklarınla kapanmış suâremin son perdesi
Terk edip de kurtuldun, benim kaçacak yerim yok
Ölümle kendim arası bi' yerlerde sıkışıp kalmışım
Rüyâlarımsa bakışlarımı sende tutan teleskop
Ondandır her sabah bi' yıldız kaydı sanıp kalkışım..!
Bakışların düşer gözlerimin içine
Nemli bi' mendil gibi dokunur
Ufukların kızılında bulur yine..
Titreyen ellerim senin kokunu...!!!
Soyut bi' gücün sultasında ezilmekteyim
Üzengi yaralarıyla kan revan olmuş ayak bileklerim
"Kahır" dediğin vâdesi dolmuş bi' kadeh bâde
Her yudumda nihâvende çalar rûhum; susup dinlerim
Sessizliğini ver ki sensizliğime döküp söndüreyim
Saç tellerinle yaralayıp şu yalnızlığımı öldüreyim
İste, deniz tutuşsun; iste, gecen gündüz olsun
İste, büküp zamânı dünyâyı terse döndüreyim
Onca cümle kurdum, hepsi öksüz kaldı ansızın
Sonbahâra direnen o son yaprak kadar yalnızım
Vedâsı eksik yazılmış bir hikâyenin gizli öznesiydik
Hikâye bitti; sen gittin, ben uyandım
Varlığın salkım söğüt ve kökün bayağı derinde
Sen dallanıp budaklanırsın; yansa canım dokunmam
Umut fakirin ekmeği; kan doğradığım hayâllerimde
Belki biz de büyütürüz şâir ceketli çocuklar..!