Ayın altında kağnılar gidiyordu kağnılar gidiyordu
Akşehir üstünden afyona doğru
Gece aydınlık ve sıcak ve kağnılarda tahta yataklarında
Koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı
Ve kadınlar
Birbirlerinden gizleyerek
Bakıyorlardı ayın altında
Geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
Bizim kadınlarımız:
Korkunç ve mübarek elleri
İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
Anamız, avradımız, yarimiz
Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
Ve soframızdaki yeri
Öküzümüzden sonra gelen
Ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
Ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
Ve kara sabana koşulan ve ışıltısında yere saplı bıçakların
Oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
Kadınlar,
Bizim kadınlarımız
Şimdi ayın altında
Kağnıların ve hartuçların peşinde
Harman yerine kehriban başaklı sap çeker gibi
Aynı yürek ferahlığı,
Aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
İnce boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
Yürüyordu akşehir üstünden afyon`a doğru.
Ayın altında kağnılar gidiyordu kağnılar gidiyordu akşehir üstünden afyona doğru....