Dışarda şarapnel
Biraz kum ucuna kol saatin
sessizlik vakitsiz bir tanrıtanımaz evindeydi
O yüzden yaşıtlarımın kulak zarına değmeyen
Her cinayet postal gürültüsüyle temizlenirdi
Et ve kemikten kamufle kıyafetim
İçine sığamadım ve sanki başka zamana aitim
inanmadığım hayaletim insandan doğmayan
Ve çalakalem yazılmış kusursuzluk kadar tedirgin
En müşfik umursamazlık bir girdap açıyor
İçine sürüklenen güruhta zamanla kalıyor
Akla bir gemi bir de yelken düşüyor
ve uzaklaşıp şehirlerden limanı terk ediyor
Lodostan kaçmak için kuzeye
Daha da kuzeye, taa ki düşene kadar kuzeyin en kuzeyine
Dingin denizlerden çalınan şüphe
Poseidon'un maharetinden kaçamıyor rotamız Atlantis'e
Aklımda çınlayan yorulmuş şarkılar
Tekerrür etmeyen nakarat kadar korkarak
Nadastan sıkılmış tütün gibi sarılsana
Gölgene zira rastlamadım ben güneşten ötesine
Mühürlü soluklar latince nefes alıp
Terk eder bu adayı denizlerini yakılmaz sanıp
Yalnızlık hoş değil, kalabalık kötü
Ennihayetinde insan dediğin insanın dölü
Buraya kadar..
Dünya'nın kıyısına gelen ve düşmek için sırada bekleyen çok insan var
Hiç umut kalmadığında akla yağmur kazındı
Devrim kente en az yağmur kadar yabancı
Bu boşluk adına yazılan her şiire el koyan 3 numara saçlı kurşunlar
Gün azalarak biterken o karşımda
Mıhlanıp bir sandalyenin üzerine
Uvertur mırıldanır kokuşmuş cenaze marşında
Katilin sanrısı maktülün rüyası aynı görüntü ve zamanın eşitti parçası
Silah kelepçelendi saplandığı organların içinde her insan
Bir kez ölüyor uyandığında ağır çekimde
Gömlek yakalarından cadde topladığın adam
Ve birdenbire yaşamak zorunluluğu yine de saçma sapan
İçgüdü mantığımdan kaç saniyede kaçar ya da
Vesaire vesaireyi nerede parçalar
Sana Fransa'dan ihtilal,
Transilvanya'dan günaydın getirdim istersen kaldır at
Biliyorum ki zaman dediğin yelkovandan Kalıntı
Devrim kente en az darbe kadar yakındı..